28 Eylül 2009 Pazartesi

Hidayet Türkoğlu'ndan bir hikaye

Ünlü basketbolcu Hidayet Türkoğlu eşiyle birlikte, Eminönü'nde geziyordu. Önce akvaryumcuları dolaştılar, Kapalıçarşı, Nuriosmaniye, Yerebatan Sarnıcı, Ayasofya, Sultanahmet, Topkapı Sarayı, Gülhane Parkı derken, Yeni Caminin önüne kadar geldiler.

Orada bağıra bağıra simit satan bir çocuk vardı. Basketbolcu birden durakladı...
Sonra simitçiye yaklaştı :

- Simit'in kaça koç ?

- 300 bin abi. Çıtır çıtır....

- Tezgahta kaç simit var ?

- 70-80 tane var herhalde...

- Hepsini alsam ne tutar ?

- Seksen desek 24 milyon.

- Al sana 30 milyon... Farzet ki hepsini aldım...

-Sağol abi... sağol...

Basketbolcu üç onluk çıkartıp simitçinin önüne bıraktı. Eşi şaşkındı. Üç beş adım yürümüşlerdi ki Hidayet'e yaklaşıp fısıldadı.

- Hidayet sen deli misin ?

- Yooo

- Peki yemediğimiz simitlerin parasını niye verdin ?

- Boşver sorma.

- Diyelim ki soruyorum. Hem de ısrarla soruyorum.

- Öyleyse söyleyeyim.

- Lütfedersiniz beyefendi.

- Tablanın kenarı dikkatini çekti mi ?

- Hayır.

- Baksan görecektin. Tahtaya bir isim kazınmıştı.

- Nasıl bir isim ?

- Hidayet !

- Yoksa ?

- Evet o tezgah, eskiden benimdi.


(Bu hikayeyi Hidayet tv8 de katıldığı bir programda kendisi anlatmıştır...)

Hiç yorum yok: